14 Mayıs 2010 Cuma

YAKACIK YAKACIK’TI (1)



İŞTE KORU- Yakacık’ın efsane piknik alanı Koru’da ağabeylerimiz çilingir sofrasında buz gibi rakılarını yudumlarken görülüyor. Fotoğraftaki kasketli haricinde hepsi rahmetli olan ağabeylerimizi hiçbir zaman unutmayacağız.


FETHİ SATICI


Anadolu yakasının efsane ve güzel sayfiye kenti Yakacık bir zamanların en önemli mesire alanları arasında yerini almıştı. Yakacık’ın insanları sevecen, iyi kalpli ve yardımsever insanlardı. Gerektiğinde lokmasını, aşını paylaşırdı. Semtin yaşlıları adeta Yakacık’ın doktorları idi.Yakacık’ın her hangi bir mahallesinde bir yaşlı ve çocuk hastalandığında ilk müdahaleyi Yakacık’lı teyzeler yapardı. 1948-1955 yılları arasında Yakacık’ın tek doktoru -nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun- Muzaffer Sağun öğretmenimizin eşi Dr. Agah beydi. Asaf’ ın babası... O yıllarda Yakacık’a kızamık, suçiçeği, boğmaca, verem ve sıtma gibi hastalıklar hat safhadaydı. Dr. Agâh Sağun vefat edince Yakacık doktorsuz kaldı. O yıllarda Yakacık’ta elektrik de yoktu. Evlerde lamba ve idare yanardı. Halkı yoksuldu; buna rağmen komşusu açken tok yatmazlardı.Köy halkının geçimi pansiyonculuk, bağcılık, zeytincilik, bahçıvanlık, gazino ve kır bahçesi çalıştırmaktı. Esnaf ancak yazın 3-4 ayı iş yapardı. Rum, Ermeni ve Musevi vatandaşlarımız Yakacık’ta oda kiralarlardı. Yani iki veya üç odası olan Yakacık köylüleri bir odalarını yazlık olarak kiraya verirlerdi. Rum, Ermeni ve Musevi vatandaşlarımız Yakacık köylüleri ile çok iyi anlaşır, bir çatı altında ve birlikte yaşarlardı. Yakacık’ta yaz aylarında sokakların kapısı kilitlenmezdi. O tarihlerde Yakacık İstanbul’un belki de en huzurlu sayfiye kentlerinden biriydi.


NEDEN OLDU–1958 yılında Yakacık Nimet Otel’de kamp yapan Güreş Milli Takımı’mızın bu hazırlık kampı gazeteci-yazar Fethi Satıcı’nın güreşçi olmasına neden oldu ve Fethi Satıcı, 1960 Roma Olimpiyatları aday kadrosuna alındığı zaman henüz 18 yaşında genç ve teknik bir güreşçiydi. (Ortada)



TADINA DOYUM OLMAZDI
Yakacık’ın ünlü Kağıt Kebabı’nın doğuş tarihi bilinmemekle birlikte bu ünlü yemeğimizin ustalarından olduğunu bildiğim rahmetli Kasap Fehmi, Kasap Mahmut, Kasap Hüsnü, Kasap Akif ve Kasap Ferdi en eski Yakacık’lı Kağıt Kebabı ustaları idi. Rahmetli Fethi Çetinkaya, 1950-1956 yılları arasında bakkal kalfası olarak rahmetli Ahçioğlu’nın yanında çalışıyordu.Rahmetli Fethi Çetinkaya sonradan kasap oldu ve hazır Kağıt Kebabını icat ederek Yakacık’ın silinemez tarihine geçti. Yani eskiden Kağıt Kebabı önceden hazırlanıp pişirilmezdi. Fethi abimiz bu geleneği yıktı ve hazır Kağıt Kebabı imal etmeye başladı. Cumartesinin ve pazarın kağıt kebabı olacak etini bir gün önceden kuşbaşı şeklinde doğrar ve bir gün baharata yatırırdı. Yani karabiber ve kimyon banyosu yaptırırdı etlere. Baharatta yatan etin lezzeti bir başka olurdu. Üzerine de mis gibi kokan taze kekik otu serpilen etin tadına doyulmazdı. Haftada 125-150 adet Kağıt Kebabı satardı Fethi abimiz. Nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun.

KIR GAZİNOLARI REVAÇTA İDİ
Benim çocukluk ve gençlik yıllarımda Ayazma’da sadece rahmetli Halim ağabey, rahmetli Hasan ağabey, rahmetli Nazım ağabey ve Koru kır gazinosunu çalıştıran rahmetli Kara Muhittin lakaplı abimiz vardı. Koru kır gazinosunda masa ve sandalye çok az sayıda bulunur ve piknikçilere 3 X 3 ebadında hasır verilirdi. Hasırla birlikte testi içinde buz gibi koru suyu ikram edilirdi. Yani 1948–1955 yılları arasında Yakacık’ın en ünlü mesire alanı KORU idi. Gençler ve çocuklar buradaki meşe ağaçlarına salıncak kurarlar ve günün geç saatlerine kadar eğlenirlerdi. Şekersuyu gazinosu daha sonra çalışmaya başladı. Koru piknik alanında çilingir sofraları kurulurdu. O dönemlerde ağabeylerimiz sadece “Aslan sütü ” diye adlandırdıkları rakıyı içerlerdi ve katiyen sululuk yapmazlardı. Sululuk yapan yabancılara da hadlerini bildirirlerdi.

FAYTON BİR SİMGEYDİ
Yakacık’ın simgelerinden olan faytonlar hafta sonlarında Ayazma’ya ve Koru’ya insan taşırlardı. Rahmetli kömürcü Salih, faytoncu Erdoğan, faytoncu Ali ve oğlu Kadir Hindici, İsmail Kâhya hatırımda kalan fayton çalıştıran ağabeylerimizdi. Bir de sepetli Alman motosikleti vardı. 2. Dünya Harbi’ni görmüş bu çok sağlam binek aracını rahmetli fotoğrafçı Halil ağabeyimiz çalıştırıyordu. Özellikle Yakacık’a gelen piknikçilere ve Samandıra’da oturan insanlara taksi gibi ulaşım hizmeti veriyordu. Yani bir yerde FAYTONLAR Yakacık’ın simgesi konumunda idi.

BUNLAR VARDI
Benim çocukluk yıllarımda (1948–1955) yılları arasında Yakacık’ta iki tane yağhane, bir tane un değirmeni, beş tane harman, bir tane yoğurthane, dört tane de ağıl vardı. Rahmetli Rafet Aykut’un ilk keçi ağılı Hamam Mahallesi’ndeydi. Hacı Mustafa Efendi türbesinin altı. Daha sonra bu keçi ağılı Aydos’a taşındı. Diğer keçi ağılı da bugünkü Uğur Mumcu Mahallesi eteğinde idi. Orası da benim çocukluk, okul ve gençlik arkadaşım Cemalettin Bayramoğlu’nun babası rahmetli İsmail kâhyanın keçi ağılı idi. Diğer ağıl da Yakacık’ın zengin ağalarından ve iş adamlarından rahmetli Debreli Halit ağanın sağmal koyun yetiştirdiği ağıldı. Bu ağılda bir mevsimde 250–300 adet kesimlik kuzu yetiştirilirdi. Ayrıca Debreliler’in yoğurthanesi vardı. Ünlü Aydos yoğurdunu imal ederlerdi. Debreliler’in ayrıca yağhane ve un değirmeni fabrikası vardı. Diğer yağhane Yakacık Darüşşafaka Huzur Evi’nin yanındaydı. Yani Çalkantı semtinde. Bu yağhanenin sahibini hatırlayamıyorum. Zannedersem bu yağhane cumhuriyet öncesi kurulmuştu.1950’lı yılların başına kadar buradaki mekanda yağ çıkarma makineleri (pres) duruyordu.
Şimdi Yakacık’taki 5 harmanın sahiplerini bir sayacağım. Yeni Mahalledeki harmanları rahmetli Niyazi Maden, kardeşleri Kadir ve Necati Maden çalıştırırdı. Ben her gün bu harmanda düvene biner saatlerce buğday ezerdim. Düvenleri bazen Öküzler, bazen de Atlar çekerdi. Bu harmanlar şimdiki Selma Hanım, İlköğretim Okulunun bulunduğu alanda idi. Birde rahmetli Yaşar amcanın harmanı vardı. Diğer harmanda Madenler mefkiğinde Aziz amcanın harmanı idi. Haldun’un babası. Bir harmanda yakacık mezarlığının altındaydı. Bu harmanın sahibini hatırlayamadım. Yani Yakacıkta topu topu 5-6 harman vardı. Sevgili kardeşim Sayın İhsan Köse, Yakacık’ta 30’a yakın harman olduğunu sitemizde açıklamış. Rakam yanlıştır. Bakın ben harman sahiplerinin isim ve soyadlarını da yazdım. Sayın Köse, ayrıca Yakacık’ta ŞARAPHANE olduğunu yazmış. Yakacık’ta şaraphane yoktu. Her halde “Yoğurthane” diyecekti. Neyse.
Yakacık’ın bir özelliğide bir falcı teyzenin bulunmasıydı. İnanırmısınız rahmetli Hacer teyze o dönemlerde İstanbul’un en önemli ve meşhur falcıları arasında yer almıştı. Şoför İhsan ve İlhan’ın anneannesi. Nur içinde yatsın Hacer teyzenin her gün evinin önü mahşer gibiydi. Onlarca genç kadın ve genç kızlar fal baktırmak için Yakacıklı Hacer teyzeye gelirdi. Yani bir zamanlar Yakacık falcısı ile de meşhurdu.

ÜÇ PANSİYON VARDI
1930-1960’lı yıllarda Yakacık’ta üç pansiyon vardı. Nimet Otel, Yakacık’ın efsane Muhtarı İbrahim Çolpan’ın Cihan pansiyonu ve bir de çocukluk ve gençlik arkadaşım Kaptan’ın pansiyonu vardı. Yazlıkçılar bu üç pansiyonda oda kiralar ve Yakacık’ta huzur ve güven ortamında üç dört ay geçirmenin mutluluğunu yaşarlardı. Cihan pansiyonunun tarihi fotoğrafı zaten şu anda sitemizde yayında. Nimet Otel’i rahmetli Sedat amca çalıştırıyordu. Nimet otelinin bir başka özelliği de burada kışlık ve yazlık sinema oluşu idi. Otelin yemekhane salonu kış aylarında sinema olarak kullanılırdı. Nimet Otel’in bir başka önemli özelliği de Türk Güreş Milli takımlarımızın burada kamp yapması idi. Çalkantı’da bulunan ve daha sonra yıkılan tarihi mekânın bahçesindeki yaşlı çınar ağacının altına kurulan güreş minderinde, devrin ünlü şampiyonları rahmetli Hamit Kaplan, Süleyman Baştemur, Ahmet Bilek, Necati Morgül, Rıza Doğan - Allah uzun ömür versin- iki olimpiyat şampiyonlarımızdan Mithat Bayrak, Kazım Ayvaz, Tevfik Kış, Dursun Ali Erbaş, Ünver Beşergil, Müzahir Sille,Yaşar Yılmaz ve Metin Bahçeli gibi ünlü pehlivanlarımız idman yaptılar. Benim de güreşçi olmama neden olan bu güreş kampından bizlere hatıra sadece yaşlı çınar ağacı kaldı.




SATICI, KIRKPINAR’DA- Yakacık’ın yetiştirdiği ünlü güreşçi ve gazeteci-yazar Fethi Satıcı, Edirne Tarihi Kırkpınar Yağlı Pehlivan Güreşleri’ni kesintisiz 31 yıl izleyen bir basın mensubu olarak tarihe geçti. Hiç ara vermeden Kırkpınar’ı görevli gazeteci olarak izleyen Satıcı, Kırkpınar ile ilgili yarışmalarda birincilik ve üçüncülük ödülleri kazandı.

Fethi Satıcı, tarihi Kırkpınar güreşlerinin ALTI kemerli başpehlivanı Karamürselli Aydın Demir ile görülüyor. Yıl 1982.





Güreş Milli Takımı



Kırkpınar Hanımağa


7 yorum:

  1. şekersuyu'nu biliyorum. artık sadece beton görünüyor bol bol. deniz manzarası da olmasa hiç bir özelliği kalmamış.
    halen de devam ediyor parsel parsel binalar yapılmaya.

    YanıtlaSil
  2. Pansiyonları biliyorum fakat şu anda romanlar tarafından kullanılıyor ve harap bitap içersinde çürümeye yüz tutmuşlar neden belediyemiz buraları restore edip bir tarihe sahip çıkmaz anlamıyorum.. : (

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel anlatmışsınız ama benim gibi iştahlı insanlar sormaz mı; Peki kağıt kebabını şimdilerde nerde yemeli. En iyi yapanlar kimler. Eğer beğendiğiniz bir yer yoksa, bildiğiniz kadarı ile tarifini yazabilir misiniz.

    YanıtlaSil
  4. Fethi ağabeyciğim 1960 lı yıllarda Nimet ötelinin bekçiliğini babam yapardı.Biz orada bir göz odada kalırdık.Sahibi Şaban ve Kamil Gündeş kardeşlerdi hatta kamil gündeş eski milletvekili idi.Sedat amca kimdi hatırlayamadım.SelamlarBülent(Şaban Pehlivanın oğlu)

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sedat amca Vedat,Nihat,İsmet ve pamuk prensin babaları, Muazzez teyzenin eşi ve Şöfor Turgut abinin,Yükrü ve Zafer'in dayısı.

      Sil
  6. BÜLENT KARDEŞİM SEDAT AMCA NİMET OTELİN İLK SAHİBİDİR. VEDAT,NİHAT, ALİ,İSMET VE KISMET'in BABALARIDIR. ŞOFÖR TURGUT,RECEP VE ZAFER'İN BABASIDIR. HATIRLADINMI?

    YanıtlaSil